Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Köy...

Resim
Merhaba . Memleketteyim. Kahramanmaraşın bir ilçesi var. Göksun. Onunda içinde minicik bir köy var hacımirza derler. İşte benim memleket burası. Artık köy değil. Mahalle oldu ama ismi mahalle. İnsanlar hala toz toprak içindeki tertemiz kıyafetleriyle hayatın onlara biçtiği rolü oynamaya devam ediyorlar. Kimisi hayvanların peşinde, kendi karnını doyurmak için kilometrelerce yolları arşınlıyorlar. Kimisi akşam bulgur pilavının yanında yiyeceği salatanın içindeki domates için kilometrelerce yoldan su getiriyor. Hepsinin farklı ruhu var ama bir benzerlik var aralarında. Hayatın onlar için biçtiği rolün yüzlerine olan yansıması. Kararmış yüzler, güneşin gözlerine yansımasını engellemek için sanki normal bir davranışmış gibi her daim kıstıklarından artık her zaman çatık kaşlı olmuş yüzler. Vazelin dışında krem görmemiş ellerin, toprakla uğraşmaktan sanki susuz bir toprak gibi kırışıklığı. Hayatları boyunca evde yaptıkları yemek yetmiyormuş gibi, tarlada hasat yapan erkeklere başlarının üze

Aşk'ın Ses Hali...

Resim
İyi geceler, bayramlar yorucu oluyor bazısı için, hele kurban bayramı, tonla iş, hele kadınlar için, her kesimden kadın için bir zorluk ama çok güzel. Benim içinde güzeldi. Aylardır görmediğim insanları görmenin mutluluğu. Sesler vardı, bir birinden güzel. Minicik yüreklerin öpeyim amca, bayramın mübarek olsun dayı, ayrı geçirilen iki bayramdan sonraki birlikte geçirilen ilk kurban bayramı. Durmadan çalan kapının zili. Aşkın ses hali dedik ya. Kapıdan gelen zil sesi bunlardan bir tanesi olabilir mi. Olabilir belki de çalanın kim olduğuna bağlı, bayramlarda çaldığında bu kapı, hep aşk ile çalınıyor bence. Gelen Sıla-i Rahim için gelmiştir. Aşkın daha güzeli var mı acaba, vardır belki de dedik ya, değişir her insanın yüreğinde aşk. Zilin çalmasından sonra gelen çocuk sesleri aşktır birçok insan için. Nasıl özel bir aşktır hem de. Dayı…. diyerek kucağına atlayan yumurcakların heyecanı, amca hoş geldin diyerek bacaklarına sarılan prenseslerin nefesindeki ezgilerin en güzeli. Çevresinden

Aşk...

Resim
Sabiha Gökçendeyim, Adana gidiyorum bayrama. Çantamda bayramlığım tshirt. 1 saatim var. Biraz yazayım dedim. Hava limanındayım, eskiden çok severdim havalimanlarını çok heyecanlanırdım havalimanlarına giderken, kendimi özel hissediyordum havalimanında. Konumuz aşk ya, dünyadaki herhangi bir yerinin şahitliğini yaptığı gibi, havalimanları da aşka en çok şahitlik yapan yerlerdendir. Ne aşklar yaşanmıştır havalimanlarında ne aşklar tazelenmiş, kim bilir ne kadar çok aşkın son bulduğu yerdir hava limanları. Bir veda yeridir hava limanları yada bir kavuşma noktası, yeni bir aşkın doğduğu yer olabileceği gibi, mutlulukla başlayan bir aşkın son noktası belki de. Dünyanın bütün dillerinde çok özeldir bu kelime. Her dilde güzel gelir kulağa, her dilde okşar her türlü insanın yüreğini, kimisinde bir meltem esintisi kiminde bir kasırgadır aşk, bazen dingin bir göldür insanın kalbinde, kimisinde bendini aşan bir ırmak, bazen zeytin çekirdeğiyle yapılmış bir bileklik olur insan için, bazen de yer

Mutluluğu Yolda Yaşayalım...

Resim
Merhaba. Bayram geliyor, yarın Adana ya gidiyorum bayrama. Güzel bir şey bayrama gitmek. Herkes özlüyordur eski bayramları. Sanırım son nesil biziz eski bayramları tadan. Herkesin toplandığı, yüreklerde heyecan olduğu, akrabaların hepsinin bir araya geldiği bayramları. Amcaların ellerinin öpüldüğü, yeni kıyafetlerin heyecanı, daha doğrusu mutluluğu. Bayramda yeni kıyafet alınırdı eskiden bayramlık kıyafetler. Kapatıyorum şimdi gözlerimi de aklıma geliyor. Ne kadar mutlu olurdum bayramlar yaklaşırken. Hep yeni kıyafetler alınırdı, sağ olsun babam hiçbir bayram eksikliğini hissettirmedi. Anneme kalsa geçen bayram aldıklarımız hala yeni. Onları giysek te olurdu. Olmazdı babama göre, yaşıyordu babam bizim mutluluğumuzu yeni kıyafetlerimizle. Yani onunkisi yolda yaşamaktı mutluluğu, çocuklarının bilmem kaçıncı kurban bayramında giyecekleri kıyafet dolayı yaşadığı mutluluğu yaşıyordu. Annem iste yolun sonundaki sahip olacağını düşündüğü mutluluk için yaşardı. Yada yaşamazdı. Neyse… bayrama

Mutluluğun Devamı...

Resim
Uyku tutmadı, şeker portakalını okuyordum, sonra geldim yine buraya. Mutluluktan bahsediyorduk. Tanımlayamadığımız mutluluktan, algılayamadığımız, ulaşmak için çaba sarf ettiğimiz, bütün bu çabayı sarf ettiğimiz süre içerinde odaklandığımız mutluluk anına ulaşırken ki geçirdiğimiz zamanı hiç düşünmüyoruz. Mutluluk ulaşılması gereken bir noktamı yoksa sahip olduğumuz zaman mı. Hani dünyada kaybettiğimizde tekrar sahip olamayacağımız bir başka değerli kavram. Ev almak ister insanlar. Dünyanın bütün insanları aslına bakarsanız dünyanın bütün canlıları. Barınma ihtiyacı dünyanın bütün canlıları için vaz geçilmez bir gereklilik. Biz bütün hayatımız boyunca hayalini kurarız ev almanın. Aslında bu başlı başına bir konudur. Ev sahibi olmak. Niye ev sahibi olmayı ister insan diye. Neyse onu da konuşuruz. İnsanlar ev sahibi olmak ister dedik. Mutlu hisseder evinde. Çaba sarf eder kendisine ait bir evi olsun diye. Hayaller kurar.   Ben çok kuruyorum açıkçası, en ince ayrıntısına kadar düşünüyor

Mutluluk...

Resim
ilk blogumu yazayım dedim. Benim koruyucu meleğimin teşvikleriyle tabiki. Mutluluk dedim aradığımız, bulsak bile fark edemediğimiz, adam akıllı tanımı da yapılamamış, değerlimi değerli bir kavram. insanların yaşayış amacı aslına bakarsanız değilmi. kişi sadece bunun için yaşıyor temelde. herkes başka bir şeyde arıyor, mutluluk dediğimiz kavramı. kimisi secde de buluyor mutluluğu, el açıyor, el açınca mutlu oluyor, güveniyor yaradana, ona güveniyor sadece, konuşuyor onunla, anlatıyor derdini, mutsuzluğunu anlatıyor, yardım istiyor yaradandan, hem bu günü için hem yarını, hem ölüm denen gerçeklik için, sadece secde de değil, kimisi şarap denilen üzüm suyuna batırılmış bir parça ekmeği yiyerek mutlu oluyor, kimisi çıplak dans ederek, kimisi kocaman pirinçten bir heykelin ayağının dibine diz çöküyor, kimisi zincirlerle dövüyor kendisini paralıyor bıçaklarla bütün vücudunu, yüzlercesi var mutluluğu yaradan da arayan. yüzlerce çeşidi. tıpkı mutluluk gibi. yada birisi bir rakı masasında arıyo