Mutluluk...

ilk blogumu yazayım dedim. Benim koruyucu meleğimin teşvikleriyle tabiki. Mutluluk dedim aradığımız, bulsak bile fark edemediğimiz, adam akıllı tanımı da yapılamamış, değerlimi değerli bir kavram. insanların yaşayış amacı aslına bakarsanız değilmi. kişi sadece bunun için yaşıyor temelde. herkes başka bir şeyde arıyor, mutluluk dediğimiz kavramı. kimisi secde de buluyor mutluluğu, el açıyor, el açınca mutlu oluyor, güveniyor yaradana, ona güveniyor sadece, konuşuyor onunla, anlatıyor derdini, mutsuzluğunu anlatıyor, yardım istiyor yaradandan, hem bu günü için hem yarını, hem ölüm denen gerçeklik için, sadece secde de değil, kimisi şarap denilen üzüm suyuna batırılmış bir parça ekmeği yiyerek mutlu oluyor, kimisi çıplak dans ederek, kimisi kocaman pirinçten bir heykelin ayağının dibine diz çöküyor, kimisi zincirlerle dövüyor kendisini paralıyor bıçaklarla bütün vücudunu, yüzlercesi var mutluluğu yaradan da arayan. yüzlerce çeşidi. tıpkı mutluluk gibi. yada birisi bir rakı masasında arıyor mutluluğu, 35 lik bir şişe, kimisi rakının yanında biraz beyaz peynir yada kavun, balık istiyor bazısı yanında mutluluğu o renksiz sıvının içinde ararken. alıyor o renksiz sıvı götürüyor götürüyor bazen mutsuzluk rıhtımından, mutluluğun yanı başına, anason kokarken sofralar diye bir ezgi okşuyor kulağını, uzaklaşıyor o dertten kederden, renksiz sıvıdan akıp gelen anason kokusuyla, o anason kokusu öyle derin okşuyorki yüreğini, buluyor mutluluğu, yada bulduğunu sanıyor. tanımını yapmak gerek işte, nedir bu mutluluk, birşeylere ihtiyaç varmı mutluluk için, anason kokusuna yada eyüp sultanın kabrindan yayılan gül güsü kokusuna, mutluluğu yakalamak için illaki birşeyler yapmak zorundamıyız. dış bir destek mi lazım mutluluk denen kavramı yakalamak için, yoksa mutluluk denen o kavrama herkes sahipte farkındamı değil, içindemi aslında tüm insanların mutluluk. aradığımız şeye sahibizde farkında mı değiliz. neden acaba mutluluk için bir eylem içinde olmalıyız. zaten yaradan içimizde değilmi hissetmiyormuyuz, neden sadece secdede buluyoruz onu, yada neden kanımıza bir miktar alkol girmeli mutluluk rıhtımına uğramız için. neden ağaçlardaki yapakları görerek onlara dokunarak mutlu olmuyoruz mutlu hissetmiyoruz ama hapishanede yemekle birlikte verilen portakaldan ayrılmamış yeşil yaprağı elinize aldığınızda bir yılın ardından mutlu hissediyorsunuz, o lifli yaprağa dokunduğunuzda, neden sokakta yürürken dokunduğunuzda gözünüzden yaş gelmiyorda orada elinize aldığınız tek bir yaprakla mutlu olup yakalıyorsunuz mutlu hissediyorsunuz tek bir yaprak ile. okuduğunuz hitabın arasına koyup kitap ayracı yapıyorsunuz, diş macunu kutusundan kestiğiniz ayraç yerine....
mutluluğa devam edicez sonraki günlerde... sağlıcakla kalın...




Yorumlar

Okumalısınız...

Bir Teşekkür...

Ten Years From Now